sınav dönemi

sınav dönemi

Çocukluğumdan kalma oyuncakçıların dekorlarını anımsatan koskoca duvarların gökyüzüne kadar uzandığı anlarda duvarın içinden ağzı ateşler içinde bağırarak çıkan öfkeli ağaçlar görüyorum. 

Şehrin ortasında fakirlik ve zenginliğin duvarlarının birbirine geçip yıkıldığı bir alışveriş merkezinde köşelere sinip çocuklarına ucuz lahmacunlar yediren insanlar görüyorum. 

Ortaokulda kalmış bir aşkın peşinden koşan bilinçdışımın zamanı insanların ayıkken kavradığı şekilde ele alamamasına hala şaşırıp kalırken tekrar tekrar aldatıldığımı görüyorum.

Altın küpeleri sevmediğini söyleyip onu aldatan sevgilisinin intikamı peşinden koşan bir kadının teklifi ile karşı karşıya kalmışım.

Beğenilmek önemli tabi.

Tercih ederdim.

Geçen sene bu zamanlar anksiyetemin yükseldiğini hatırlıyorum. Aynı şeyin başıma gelmesini, korkunç bir yazı tekrarlamaktan çok korkuyorum. 

Yapmam gereken bir sürü iş var. Her sene aynı döneme yığılıp kalıyorlar. Güneş açmış, havalar ısınıyor, benim hala yapmam gereken tonlarca iş var. 

Yetişkinliği öğretmeye çalıştığı en büyük yetenek, bütün bu işler arasında nefes alabilmek olsa gerek. Geçen sene bu aralar yasla baş ediyordum. Bu sene iki yakınımı daha kaybettim. 

Büyüyorum.

Bir yandan yaşlılarla çalışıyorum, ya psikotikler, ya demans. Ailede bakan kimseleri kalmamış, Fransa’nın bir köşesinde odalarında yatıyorlar. Bazen kalbim el vermiyor, düşündüğümden daha da çok zorlanıyorum. 

Bu bitmek bilmeyen açgözlülük nereye kadar devam edecek? Çürüyenler ve çürütenler arasında kalmış bir dünya. 

« Il est vrai que le capitalisme a gardé pour constante l’extrême misère des trois quarts de l’humanité, trop pauvres pour la dette, trop nombreux pour l’enfermement » Deleuze.